top of page

Hayatta Sürekli Sorun Görüyorsan

İllaki her şey toz pembe olsun istiyorsan diğer renkler hep sorun olacak. Kafanda önden tanımlı bir şablon varsa, hayatın getirdiği her şeye direneceksin. Bir süre sonra bu alışkanlık haline geliyor zaten. Olmakta olan her şeyi eleştirip, sürekli bir şikâyet ve tatminsizlik halinde yaşayıp gidiyorsun. Sorun olmakta olan değil aslında, her şeye direnmeye alışmış zihin halinin kendisi.


Mucizeler kursunda bir ders şudur: "Sorun ve çözüm birliktedir."

İkisi de aynı yerdedir. Sadece sen gözünü soruna diktiğin için hemen yanında duran çözümü göremiyorsun, bu kadar basit. Zihin sorun yaratmaya zaten bayılır. Bir kere bir şeyi sorun olarak ilan etti mi, tüm dikkati ve beraberinde tüm enerjiyi soruna yönlendirir.

Dikkat ve enerji birlikte hareket eder her zaman. Dikkatiniz neye yöneldiyse, odağınız neyse, tüm enerji onu güçlendirmek üzere oraya akacaktır.

Neye dikkatinizi verdiğinizi iyi seçin, çünkü dikkatimizi verdiğimiz şey yaratmayı seçtiğimiz şey aynı zamanda. Bu perspektiften bakınca bir sorun hakkında düşünmek, ona kilitlenmek yapılabilecek en saçma şey değil mi zaten?

Bu adım bir, dikkatimi verdim ve varlığını sürdürmesi için tüm yaratıcı enerjimi sorun dediğim duruma yönlendirdim. Ama bunu yaratıcı enerji durumun çözülmesi için değil, devam etmesi için kullanılıyor. Ayrıca bunu yaparken bakış açımı sorundan başka bir şey göremeyecek kadar daralttım. Bir nevi at gözlüğü taktım.

Bu durumda çözüm hemen yanında da olsa göremeyeceğim.

Zaten görmem mümkün değil, çünkü çözümü aramıyorum bile.

Zihin bu sorunun ne kadar önemli ne kadar büyük olduğuna dair hikayeler yazmakla meşgul. Durumu yaratan parametreleri tek tek düşünerek şanssızlığına hayıflanmakta, kurban hikayesini anlatmakta.

Ve özenle duruma dahil olan kişi aramakta. Çünkü birini sorumlu tutması, suçlaması gerek.

Önce durumun olmaması gereken bir durum olduğuna karar verdi.

Sonra bu durumdan birini sorumlu tutması gerekti.

Bazı insanlar her şeyden kendini sorumlu tutar ve olmakta olan her şey yüzünden suçluluk ve pişmanlık duyar. Bu yükle yaşar.

Bazısı da hep başkalarını sorumlu tutar, yükü başkasının omzuna atmış olsa da suçlamaya devam etmek için kızgın kalması gerekir.

Onun yükü de kızgınlık olur.

Her şey önce olmakta olan duruma olmaması gereken bir şey yargısı koymakla başladı, bir suçlu bir kurban ilan ederek devam etti. Hala bütün odak sorunda, çözüme dair bir şey yok. Çözüme bakma isteği de yok. Bu duyguların hepsi ego zihnine istediği besini veriyor zaten.

Ego, ara ama bulama prensibiyle çalışır. Zihnini bu döngüde tutarken çözümü o döngü içinde bulabileceğin yanılgısı yaratıyor. Aradığını sanıyorsun ama asla bulamayacağın yerde dönüp duruyorsun.

Oysaki bir adım geri atıp baksan, at gözlüğünü çıkarsan göreceksin.

Yani inandığın sahte kimliğin hikayelerini dinlemeye azıcık ara versen, daha geniş bir açıdan baksan sorunun ve çözümün anahtar ve kilit gibi yan yana olduğunu göreceksin.

Hayat zor değil, biz hep aynı bakış açısından bakmaya devam ettiğimiz için görmediğimiz şeyler var.

Hiçbir şey bizden saklanmıyor, biz o kadar kendi zihnimizin gürültüsünde boğulmuşuz ki görmüyoruz, duymuyoruz.

Aslında bakmıyoruz ve dinlemiyoruz.

Gözleri kapalı kulakları sağır gibi yaşıyoruz.

Hayatın içinde değil de zihnin içinde yaşıyoruz. Hayaller, hikayeler, kurmacalarla dolu.


Her şey aslında hayatın içindeki bir durumu hayattan koparıp bize ait bir şey haline getirdiğimizde başlıyor. Olan şeyi olduğu gibi kabul etmeyip sorun olarak yargıladığımızda ve bunu bizim tarafımızdan çözülmek üzere bütünden ayırdığımızda kendiliğinden değişecek dönüşecek olan şeyi sabitleyip sorun haline getirmiş oluyoruz.

Hani akmakta olan bir ırmaktan bir parça suyu dal parçalarıyla çevirip ayırmak gibi.

Akmakta olan su saf ve berrakken benim ayırdığım parça zamanla bulanır, çamurlaşır. Onun berraklaşmasını istiyorsam tek yapmam gereken şey etrafına çevirdiğim dalları kaldırmak.

Parça bütünle buluşur ve yine saf ve berrak oluş haline döner. Çamur kalmamıştır.

Sorun dediğimiz şeyler için ilk yapmamız gereken şey onu benim sorunum olmaktan çıkarıp serbest bırakmak. Onu bütüne teslim etmek. Direnci bırakmak.

O zaman o alması gereken şekli kendiliğinden alacak. Çözüm kendiliğinden gelecek. Ben durumun içindeki dersi görecek, anlayışı alacağım ve durum beni taşıması gereken noktaya taşımış olacak.


244 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page